Yankılanan Ses ya da Sıradan(*)
"Yaşamanın ve ölmenin sıradanlaşmasına hayır diyebilme, rahatsız bile olmadan boğulup gitmeye karşı bir şeyler yapabilme isteği bu fotoğrafların varolma nedeni. Kendi acımızı olsun sıradanlıktan kurtarabilirler mi, kimseye dokunup geri gelecek mi sesimiz? Bilmiyoruz."
Arzu Filiz Güngör ve Yalçın Çıdamlı ortak sergilerine bir yankı arıyorlar. Fotoğrafın teknolojisinden önce beyin ve yüreklerinde geliştirdikleri enerji ile biçimleniyor görüntüleri. Haykıran ama hüzünlü, tüm varoluşu kucaklamaya çalışan ama yalnız, fotoğraf ama görüleni değil bir iç sızısını yansıtan.
İkisi de mühendislik eğitimi sonrasında sanatsal anlatım aracı olarak fotoğrafla ilgilendiler. 1987'den bu yana kendi tasarım işliklerinde sürdürüyorlar çalışmalarını. DEÜ Fotoğraf Bölümü'nde Yalçın dört ve Arzu iki yıl ders verdiler. Sergiler açtılar, ortak sergilere ve örgütlenme çalışmalarına katıldılar. Yazdılar, konuştular, anlattılar. Siyah-beyaz ile başlayıp düşündüklerinin görselleştiğini görünceye kadar gren zorlama-elle boyama-siyanür-ekolin ve sayısal teknikleri deniyorlar. Yalçın; doğa-insan ve insan-nesne ilişkisini işleyen fotoğraflarında toplumsal uyum içinde alışılagelmiş davranış ve düşünce biçimlerine karşı eleştiri sesini dışavurumcu soyutlamaları ile yükseltiyor. Arzu; fotoğrafı, varolanı kopyalayarak çoğaltmak ve yaşamı taklit eden görüntüler yaratmak için değil gerçek olduğunu bildiğimiz düşere benzeyen izler yaratmak için kullanıldığında seviyor. İkisi de fotoğraf teknolojisine egemen, gördüklerini değil düşündüklerini ve düşlediklerini görselleştiriyorlar.
Onlar için fotoğraf bir yorum aracı, bir dil. Kendi kuralları, olanakları ve sınırları olan. Gerçeklikten yola çıkma zorunluluğu, duyarkatın üzerine ışığı ya da gölgesi düşecek her neyse onun varolduğunu kanıtlayan bir şeye dönüştürüyor fotoğrafı ve bu yanılsama gücünü de doğuruyor. İnandırıcılığını, her şeyin bir dekor önünde kurgulandığı görüntülerde bile koruyan bir dil fotoğraf. Fotoğrafçı, gizli bir anlatımcı kimliğine bürünüyor fotoğraf karesinde.
Fotoğraflar camsız ve çerçevesiz, bir örnek siyah paspartular ve metal klipslerle sunuluyor. sunuşun ağırlığı ya da ayrıntıları içeriği gölgelemesin istiyorlar. İzleyici sesleriyle, yorumun içtenliği ile başbaşa kalsın. Yüreğinde ya da beyninde bir yankı doğarsa; gerçek sanılan görüntülerin arasında bir kapıya ulaşır ve aslında kendi ruhunun derinliklerine doğru bir adım atarsa; bir an soluklanır ve geriye bakar, sonra alışılagelmiş sıradanlıktan uzaklaştıkça özgürleşebileceğini anımsarsa; bir adım daha atar ve yoldaşlara ulaşmaya çabalarsa, heeeyyy; işte o zaman Arzu ve Yalçın yankıyı duyacaklardır. Duyacaklar ve belki de gülümseyeceklerdir. Hüznün ağır bastığı ruh hali ve ustaca yorumlara evet ama, şu yeryüzünde, gerçeği ya da düşseli ile varoluşta, hüznün sevince de dönüşebilen bir enerji olduğunu hep anımsayarak..ki, hüzün ve sevinç birbirini besleyerek enerjiyi çoğaltsın. Gerçeğin ötesine ulaşmakta gerekli olan enerjiyi.
Mehmet Bayhan
(*)Bu yazı, 'Sıradan...'adlı fotoğraf sergimizin 21 Mart-18 Nisan 2001 tarihleri arasında um:ag (Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı) Sanat Galerisi'nde sergilenmesi sırasında um:ag tarafından hazırlanan sergi afişi/broşüründe yeralmıştır.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder