Düşlediğim Ne?
Bugün artık, dünyanın kaderi kentlerde belirleniyor. Ekonomik, siyasal, kültürel etkileşimlerin mekanı; kentler. Yani insanların en yoğun olarak birbirlerine “değdiği” yerler. Bir yönüyle, toplumbilimde ‘kamusal alan’ olarak tanımlanan, insanların ortak kabulleri/uyumları ile oluşmuş yaşam alanları. Burada, zorla benimsenen kurallar, değişik eylem kalıpları, yönetişim uygulamaları, yazılı-yazısız edim/davranış biçimleri, sanki kendi içinde uyumlu organik bir yapıymış gibi devinip durur. Bizler -insanlar- tamamen kendimiz merkezli oluşturduğumuz bu yapının içinde, toplumsal hiyerarşi ile açıklayabileceğimiz bir gerginlik atmosferinde yaşar-gideriz...
Fotoğraf söyleminde de ağırlığını duyduğumuz bu gerginlikleri, bazı günümüz fotoğrafçıları, gerek toplumsal, gerekse bireysel düzlemlerde, yapıtlarının öznesi yapmışlardır.
Arzu Filiz Güngör’ün “Düşlediğim Bu Değildi” serisinden bildiğim fotoğrafında, serinin diğer yapıtlarında da görebileceğimiz gibi, bir kadın -serinin ana konusu gereği- fotoğrafının temel bileşeni.
Bu fotoğrafın ‘zeminini’ oluşturan apartmanlar, yukarıda anılan kentlere özgü yapılar. Küçüklü-büyüklü hücreleri andıran bu yaşam alanları, ilk bakışta bizleri kamusal alandan yalıtan bir ‘korunak’ gibi görülebilir. Orada, kendi mahremiyetimizle, kendi kurallarımızla yaşayabiliriz gibi bir izlenime kapılsak da, günlük yaşantımızda bunun ‘saf’ bir durum olmadığını çıkarsayabiliriz. Üstelik ‘dışarıdaki gözümüz’ TV, bize neler neler gösteriyorken! Savaş izlediğimiz, yalan, yapay, sanal bir sahne...
Fotoğraftaki insanın da dahil olduğunu, ‘kılık-kıyafetine’ bakarak rahatça söyleyebileceğimiz bu mekanların önünde durması, kanımca bir ‘sıyrılma’ ile, içe bakışı, iç sesi dinleyişi bu insan için kaygılı-yabancılaşmış bir varoluşu sorgulamayı betimliyor. Kadının toplumumuzdaki ikincil-edilgin konumunu da gözönüne aldığımızda, bu fotoğrafında kendini model olarak kullanan fotoğrafçının, sözünü ettiğimiz ‘genel-reel’ ortamda, çok katmanlı sorgulamayı hedeflemiş bir betimleme çabasının olduğunu söyleyebilirim. Yüz ayrıntılarının azaltılması da bunu desteklerken, düzensiz formuyla huzursuzluğu temsil eden bulutlar ve seçilen baskı rengi (özgünü koyu yeşil tonda), fotoğrafın konusal atmosferinin oluşmasında önemli rol oynuyorlar.
Belki ilk bakışta ‘karamsar’ nitelemesi yapacağımız bu tür kurgulanmış fotoğrafların, bence tam tersine bir söylem kurduğunu, burada karamsarlığın temel bir niteleme olamayacağını, ‘karamsarlık’ ile ele alınan konunun merkezindeki ‘şey’e karşı bir duruşu tetiklemek istediğini de söyleyebilirim.
Yalçın ÇIDAMLI / Mayıs 2003(*)
(*)Bu yazı, 'Düşlediğim Bu Değildi' adlı seriyi oluşturan çalışmalarımdan biri olan ve aşağıda yer alan fotoğraftan yola çıkarak, Yalçın Çıdamlı tarafından yazılmış ve AFSAD Yayını 'GazeteKontrast'ta yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder